Sınırlar Kapalı – Erinç Büyükaşık

sınırlar kapalı
sınırlar kapalı

Yazar ve eğitimci Erinç Büyükaşık‘ı uzun süredir tanısam ve öykülerini daha önce okumuş olsam da, ilk kez bir kitabını okuma şansına eriştim. Liman Yayınevi etiketiyle çıkan “Sınırlar Kapalı” öykü kitabıyla Büyükaşık’ın kitaplarına başlamış oldum.

Şu sıralar Edebiyat Kolektifi adında bir edebiyat oluşumunu da yürüten Büyükaşık, sadece bireysel bir yazım/üretim süreci değil, kolektif şekilde yazıp üretmenin de olanaklarını deniyor ve bu yolda epey emek veriyor. Kapitalist düzen, yazarları yarış atı gibi koştururken yazan çizen insanların bir araya gelip ortak şekilde bir şeyler yapması çok değerli. Kolektif emeğin daha da büyümesini, gelişmesini ümit ediyorum.

 

Kirli Gerçekçilik

Sonda söyleyeceğimi bu kez başta söylemek istiyorum: Erinç Büyükaşık‘ın kaleme aldığı öyküleri günümüzün tek tipleşen, bir derdi olmayan, bireysel hezeyanlardan ötesine geçemeyen öyküleriyle karşılaştırıldığımızda çok özgün ve sıra dışılar.

Belki de yazım atölyelerinin etkisiyle şu sıralar okuduğumuz öyküler birbirine oldukça benziyor, haksız mıyım? Estetik ameliyatlar yüzünden gittikçe birbirine benzeyen insan yüzlerine benzetiyorum bu tür öyküleri.

Sınırlar Kapalı kitabında, toplumsal sorunlara değinen ama kişisel dertleri de göz ardı etmeyen on adet öykü yer alıyor. Öykülerde birçok toplumsal soruna değiniliyor: Göçmenlik, mültecilik, ırkçılık, dinci gericilik, çocuk istismarı gibi hayatımızı karartan sorunlarla boğuşuyor öykü karakterleri. Fakat Büyükaşık’ın öyküleri bu sorunlara değinse de tamamen karamsar değil; her zaman umuda açık kapı bırakıyor.

Sınırlar Kapalı kitabındaki öykülerin çoğunda baş karakterler kadın. Özellikle kadınların yaşadığı sorunları Büyükaşık yarattığı öykü dünyasında çok başarılı bir şekilde kurguluyor. Gazete Duvar‘daki söyleşisinde dile getirdiği gibi, öykülerinde kullandığı “serbest dolaylı anlatım” yazarın, farklı karakterlerin zihninde rahatça hareket etmesini sağlıyor ve etkileyici bir öykü dili oluşturuyor.

Aynı söyleşide Büyükaşık, Büyülü Gerçekçilik akımını çok sevdiğinden bahsediyor. Buna gönderme yaparak, Büyükaşık’ın Sınırlar Kapalı kitabındaki öykülerinde Kirli Gerçekçilik dilinin olduğunu düşünüyorum. Bahsettiği ağır toplumsal sorunlar ve kullandığı sert dil bunu anımsatıyor.

Kitapta gördüğüm en büyük sorun ise kapak tercihi. Çünkü kitabın kapağı, bir çocuk kitabı okuyacağımıza dair  yanlış bir izlenim bırakıyor. İçindeki öyküler düşünüldüğünde çok daha sert bir kapak çalışmasına ihtiyaç var.

 

Sonuç

Erinç Büyükaşık, Sınırlar Kapalı kitabındaki öykülerle kendine ait bir öykü dili ve evreni oluşturduğunu kanıtlıyor. Bir yazarın yapmakta en çok zorlandığı şeylerdir bunlar. Büyükaşık’ın öykülerinin çok daha fazla okura ulaşması ise tek temennim.


Sitede yer alan diğer incelemeleri okumak için tıklayınız: İnceleme

 

Kusura Ayna – Didem Kazan Sol