Ruhşen Doğan Nar: “İnternet Çağı’nın henüz başlangıç aşamasındayız.” (Oggito)

roket bilimkurgu
roket bilimkurgu

Yüz, yüz elli yıl sonra bizim şu anda yaşadığımız şehirlerde, sokaklarda, evlerde hayat nasıl olacak? İmkânsız olsa da o günleri görme, yaşama isteği bana öyküler yazdırıyor belki de.

Mahmut Yıldırım: Douglas Adams, “Herhangi bir şekilde gördüğün, yaşadığın veya duyduğun bir şey sana özeldir. Kendi algılayış şeklinle kendine bir evren yaratırsın. Bu nedenle evrende algıladığın her şey sana özeldir,” der. Okurlarınıza kurgu dünyanızdaki evrenden bahseder misiniz? Okuru neler bekliyor?

Ruhşen Doğan Nar: İçimdeki Robot kitabımdaki kısa öyküler, gelecekte yaşanması muhtemel bilimsel ve teknolojik gelişmelerin, Türk toplumu üzerindeki etkilerini mizahi bir dilde ele alıyor. Bilimin ilerleyişi Türkiye’de kadın-erkek, genç-yaşlı veya birey-toplum ilişkilerini nasıl etkileyecek? Örneğin sanal gerçeklik, yapay zekâ, uzaylı medeniyetler, yapay et, her yeri saran dronelar gibi sayısız gelişme, yaşamlarımızı ne şekilde değiştirecek? Bu ve benzeri sorular insanın zihninde bir öykünün ilk kıvılcımını çakabiliyor. Sonraysa kurgu ve ayrıntılara geliyor sıra. Ortaya çıkan alevi kontrollü bir şekilde okura sunmak gerekiyor.

MY: Bilimkurgu deyince benim aklıma yaşadığım dünya dışında yazarın yeni bir evren yaratması ve orada gelişen farklı olaylar gelir. Neden İçimdeki Robot günümüz dünyası içinde bir bilimkurgu ortaya koyuyor?

RDN: Haklısınız, ‘bilimkurgu’ denildiğinde okurun aklına öncelikle uzayda, uzay gemilerinde, farklı gezegenlerde, hatta uzak yıldız sistemlerinde geçen hikâyeler geliyor. Bu genellikle ‘Uzay operası’ adı verilen ayrı bir bilimkurgu türü. Bu türde eserler okumayı, dizi ve film izlemeyi seviyorum. Fakat dünyamızın gelecekteki hâli beni çok daha fazla meraklandırdığından olsa gerek, dünyamızda geçen öyküler kaleme almayı tercih ediyorum. Yüz, yüz elli yıl sonra bizim şu anda yaşadığımız şehirlerde, sokaklarda, evlerde hayat nasıl olacak? İmkânsız olsa da o günleri görme, yaşama isteği bana öyküler yazdırıyor belki de.

MY: 2040 adlı öykünüzde, “Her bir insan, kendi kafesindeki tekdüze yaşamına geri döndü,” diyorsunuz. İnsanın günlük hayattaki robotlaşma serüveni beraberinde neleri getirip götürdü?

RDN: Televizyon, bilgisayar, cep telefonu, internet gibi görece yeni kavramlar kısa sürede hayatımızın vazgeçilmez parçaları oldu. Onların bağımlısı olduk ve bir şekilde onlarla makineleştik, robotlaştık. İnternetsiz, cep telefonsuz bir yaşam düşünemiyoruz. İnsan ilişkileri bu süreçte değişime uğradı. İnternet Çağı’nın henüz başlangıç aşamasındayız. Bu yüzden, ileriki nesillerde teknolojinin bize neler kazandırdığını ve kaybettirdiğini daha açık bir şekilde görebileceğiz. Biz biraz iki arada bir derede kalmış bir neslin tanıklarıyız. Çocukluğumuzda ne bilgisayar vardı ne de internet. Büyük bir değişimi, ilerlemeyi birebir yaşadık ve hâlâ yaşıyoruz.

MY: Edebiyat mutfağında bilimkurgu öyküleriyle yer aldınız. Roman özelinde bir yaratım düşünüyor musunuz?

RDN: Aklımda uzun zamandır bir bilimkurgu romanı fikri var. Çok katmanlı, göndermelerle dolu, ‘dini bilimkurgu’ diyebileceğim bir eser. Hatta iki kitaptan oluşacak bir seri. Yavaş yavaş notlar almaya başladım. En azından romanın iskeletini çıkarmaya çalışıyorum. Daha sonraysa fikri ete kemiğe büründüreceğim. İşin en zor ama en keyifli kısmı. Umarım, işin altından başarıyla kalkabilirim.

 

Oggito


Ruhşen Doğan Nar’ın yayımlanan kitaplarını incelemek için tıklayınız: Kitaplar