Bilimkurgunun Babası
Fransız yazar ve gezgin Jules Verne, bilimkurgu edebiyatının öncül isimlerinden biri olarak ismini duyurmuş ve türe dair ilginin artmasında önemli rol üstlenmiştir. Kaleme aldığı eserlerinde kıta Avrupa’sının pozitif bilimler odağında meydana getirdiği gelişmeleri özenle irdelemiş ve geleceğe dair isabetli çıkarımlarda bulunmuştur. Sözgelimi Denizler Altında Yirmi Bin Fersah (1870) adlı eserinde denizaltı yolculuk yapan bir kaptanın maceralarına yer verirken arka planda hem denizlerin esrarlı yönlerini incelemiş hem de denizciliğin olası seyrine dair fikirlerini sunmuştur. Dünyanın Merkezine Yolculuk (1864)’ta Hollow Earth adlı teoriden; Seksen Günde Devr-i Âlem (1873)’de kısa zamanda dünya seyahati ve coğrafi geçişler odağında medeniyetin bir mozaik edasıyla bezeli kültürel zenginliklerinden ve Aya Yolculuk (1865)’te de geceleri her göğe bakan insanın düşlediği Ay’a yolculuk fikrinden bahsetmiştir. Böylece Hugo Gernsback ve H. G. Wells gibi isimlerin yanında öncül olarak yerini almıştır.
Hayatı
Jules Verne 8 Şubat 1828’de Batı Fransa’nın nehirleriyle ünlü şehri Nantes’da dünyaya gelir. Varlıklı bir ailenin beş çocuğundan ilkidir. Babası Pierre Verne pek çok başka yazarda da görüldüğü gibi güçlü bir figürdür ve genç Jules’ün üzerinden oldukça fazla tesirde bulunmuştur. Buna dair ilk rivayet 12 yaşında olduğu zamanları konu edinir. Jules Verne, tıpkı Jack London gibi doyumsuz bir merak güdüsüyle ufkun ötesini bilmeyi istemektedir. Bunu tetikleyen en önemli etken ise nehir kıyısında yaşamalarından ötürü gemilerin ötelere gidişini hayranlıkla izlemesidir. Gemilerin bilinmeze açıldığı o gizem dolu serüvenlerin yarattığı heyecan yüreğini kıpır kıpır etmekte ve arzusunu kamçılamaktadır. Nihayetinde bir gün nehir üzerindeki limanlardan birine sızarak denize açılmaya çalışır. Ancak babası yakalayarak bu girişimi engeller. Üstelik yine rivayet edildiğine göre oğluna “bundan sonra artık yalnız düşlerinde seyahat edebileceğini” söyler. Bu vaka hakikaten vuku bulmamış olsa bile, Verne’in eserleriyle bağdaştığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Mühendis
Babasının hayatına dair bir diğer etkisi meslek seçiminde olmuştur. Dostoyevski’nin ve Oğuz Atay’ın mühendis oluşları nasıl ki babalarının müdahaleleriyle meydana gelmişse, benzerini Jules Verne için de söylemek mümkün. Ancak yine Dostoyevski gibi tahsil ettiği mesleği icra etmeyerek kendini yazarlığa adar ve babasının desteğini yitirmesiyle geçim kaynağı halini alır. Bu süreçte tiyatro oyunlara kaleme alırken Victor Hugo, Emile Zola ve Alexandre Dumas gibi isimlerle tanışarak entelektüel birikim edinir. Ayrıca Edgar Allan Poe’nun öncül bilimkurgu örnekleri içeren öyküleri Verne’ün düş dünyasına derinden etki etmiş, yazın hayatını şekillendiren başat etmenlerden biri olmuştur.
Sözgelimi “Hans Phaal’ın Emsalsiz Serüveni” adlı Poe öyküsünün Aya Seyahat romanına kaynaklık eden metinlerden biri olduğunu ve Samsatlı Lukianos’tan beri yana aynı fikrin işlendiğini belirtmek gerek. Aya Yolculuk ya da özgün adıyla La Voyage dans la Lune, 1902 yılında yine öncü bir isim olarak Georges Méliès’nin yönetmenliğinde sinemaya uyarlanır ve böylece Verne ilk bilimkurgu filmine de katkıda bulunmuş olur. Ayrıca 1969’ta Apollo 11 fırlatıldığında yaşanan olaylar da Verne’ün dehasını ispatlar nitelikte cereyan etmiştir. Mekiğin kapsüllerden kopuşu, iki gök cismi arasındaki ve daha birçok öngörüsü harfiyen gerçekleşmiştir. Benzeri öngörülerini başka eserlerinde de devam ettirmiş ve her birini harikulade detaylarla bezemiştir. Bu da döneminin bilimsel gelişmeleri sıkı sıkıya takip edişinin, üstün bir hayal gücüne sahip oluşunun ve aşkın zekâsının başlıca göstergeleridir.
Yazarlık
Bilimkurgu haricinde de eserler kaleme alan ve son derece üretken bir yazar olan Verne, teknik alanda yaptığı okumalarla desteklediği verileri ince işçilikle birleştirerek kurgularının bilimsel dayanağını sağlam temeller üzerine kurmuştur. Tek kelimeyle “tutarlılık” avcısı halini aldığı bu çalışmalar öylesine geçerli ve önemli sonuçlar çıkarmıştır ki, bilimin nasıl kurgulanacağı meselesine dair soruya zamansız yanıt halini almıştır. Aynı zamanda gezmeyi ve gözlemlemeyi sevdiğinden mekânların kurgulanması meselesine ilgiyle eğilmiştir. 1870’lerde eşiyle Kuzey Fransa’nın Amiens şehrine taşınır ve satın aldığı yatıyla belirli aralıklarla seyahatlere çıkar. Bu seyahatler sırasında çağrışımları da haliyle kurguya dökmüştür. Bunların en ilginci ise kuşkusuz İnatçı Keraban Ağa (1883)’dır. Bu romanda II. Mahmut döneminde yaşanan birtakım hadiseleri anlatan yazar, komedi unsurlarıyla bezediği mizahi yapıtında Osmanlı topraklarını arşınlarken verdiği dikkat çekici detaylı bilgilerle ne denli iyi bir araştırmacı olduğunu da göstermektedir.
Ölümü
Ömrünün son deminde çeşitli kişisel sorunlar yaşayan ve bir dönem de siyasete atılan Verne, 24 Mart 1905’te Amiens’te hayatını kaybeder. Yaşamıyla kendinden sonra gelen pek çok insanı etkiledi; bilimkurguya kattıklarıyla da hiç şüphesiz bilimin hayal gücünü beslediği tezini defaatle doğruladı, ispatladı. Üstelik eserlerinde yer alan insanlara önem vererek bilimin bir uzantısı ya da bilimsel bir olayın unsurundan ibaret kılmadı. Onların gözünden bakmayı nitelikli bir edebiyat için gerekli görerek inşa ettiği yapılar, teknolojinin gitgide yaşamın merkezine oturduğu medeniyete bir ayna sundu. Bu vesileyle mezarındaki o ünlü heykeldeki gibi ölümsüzlüğü yakalamış oldu.
Sitedeki diğer ‘Kimdir Nedir?’ yazılarını okumak için tıklayınız: Kimdir Nedir?