Günlerden bir gün, memleketin birinde beklenmeyen bir yaz yağmuru baş gösterdi. Şehrin kirini pasını, tozunu toprağını alıp götürdü. Simsiyah, leş gibi sokakları tertemiz etti.
Yağmurdan sonra, gökyüzünde aniden bir gökkuşağı belirdi. Bir dediğimize bakmayın, o kadar muazzam bir gökkuşağıydı ki, insan bakmaya kıyamazdı. Bu yüzden, ona ilk harfi büyük şekilde hitap edeceğiz: Gökkuşağı!
Gökkuşağı, bir tavus kuşu gibi rengarenk kanatlarını açmıştı gökyüzünde. Yedi rengin en güzel hâline sahipti. Günlük dertlerden dolayı, hayattan bezmiş şehirliler için bir görsel şölen veriyordu. Varlığı bile inanılması güç bir mucizeden farksızdı.
Gururlu bir şekilde, gökte duruyordu ki aşağıdan cırtlak bir ses duydu:
“Alo, sen kimsin lan?”
Böyle bir hitap şekline alışık olmayan Gökkuşağı bocaladı. Renkleri birbirine karıştı:
“Efendim… Ben bir gökkuşağıyım. Hani yağmurdan sonra, gökyüzünde ortaya çıkan…”
Gökkuşağının altında, ciddi bir kalabalık toplanmıştı. Durmadan bağırıp çağırdıklarına bakılırsa, mutlu olmadıkları belliydi. Kalabalıktan biri, yüzünü gökyüzüne çevirerek bağıra çağıra konuşmaya başladı:
“Kimi kandırıyorsun? Sen sıradan bir gökkuşağı değilsin. Sen var ya sen, sübliminal mesajlar veren bir vatan hainisin.”
Duyduklarına anlam veremeyen Gökkuşağı bir süre düşündü. Capcanlı renkleri soldu:
“Sübliminal mi? Vatan haini mi? Neden bahsettiğinizi anlayamıyorum…”
Başka biri, eline aldığı kaldırım taşını havaya fırlatarak konuştu:
“Öyle saf havalarına girme! Sen LGBT’nin sembolü ve bayrağı, değil misin? Çocukları eşcinselliğe, ahlaksızlığa yönlendiriyorsun. Sapkın bir nesil yaratmaya çalışıyorsun. Senin gibi ibnelerden tiskiniyorum!”
Kendini savunmak için yeryüzüne, insanların arasına indi Gökkuşağı. Yüz yüze konuşmanın daha iyi olacağını düşünüyordu. Bir yanlış anlaşılmayı düzeltecekti:
“Ben bir doğa harikasıyım, arkadaşlar. Kimseye ait değilim, yani tüm insanlar için varım. Kimseyi ayırmam, küçümsemem veya aşağılamam. Güneş nasıl herkes için doğuyorsa, ben de herkesi mutlu etmek, büyülemek için varım…”
Açıklamasını henüz tamamlayamadan, kalabalık galeyana geldi ve Gökkuşağını tekme tokat dövmeye başladı. İnsanların elinden zar zor kurtulan Gökkuşağı, tekrar gökyüzüne çıktı ve apar topar şehri terk etti.
Derler ki, o memlekette o günden sonra bir daha hiç gökkuşağı ortaya çıkmadı.
Sitedeki diğer öyküleri okumak için tıklayınız: Öyküler