Roket kendini geliştirerek yenilemeye devam ediyor. 3. sayı birçok kişiden daha geç elime ulaştı ama başka kitapları bir kenara bırakıp hemen buna başladım. Bu sayıyı içerisindeki öyküler başta olmak üzere birçok yönden daha iyi bulduğumu söyleyebilirim. Ortada gerçekten çok büyük bir emek ve sevgi var, bu hissediliyor. Her sayısında yeni yazarlara yer verildiği için hem okur hem de bir yazar olarak birçok yeni kişiyle tanışmış oluyorum. Kendim de bir bilimkurgu yazarı olarak bu türün değeri hâlâ (maalesef) çok bilinmiyor. Bu yüzden okurlar (ve yazarlar) olarak birbirimizi desteklemek çok önemli.
Gelelim içeriğine. Bu sayıyı genel olarak başarılı bulmuş olsam da bazı öyküleri daha çok sevdim. Şimdi kısa kısa her öyküden bahsedeceğim ama “olumsuz” olarak yazdığım şeylerin yapıcı olduğunu düşünüyorum. Eleştiriyi kişisel algılamayıp bundan ne gibi bir ders çıkarabilirim diye düşünmek lazım. Benim yapmaya çalıştığım da budur. Öyküler ile ilgili çok fazla detaya girmemeye çalışacağım çünkü sizin tecrübe etmenizi istiyorum.
Bize Orman Derler – Barış Toprak
Sayıya konusu çok ilginç bir öykü ile başlıyoruz. Kurgusu en garip (iyi anlamda) olanlardan olması benim en çok dikkatimi çeken şeylerden oldu. Değerli Metin Uçar’ın incelemesinde de dediği gibi benim de gözüme bazı mantık hataları çarptı. “Canlı” gemi gibi bir şey görmek ilginçti ve ana karakterin sonuna kadar gizemli olması hoştu. Sonu da bence gayet yerindeydi.
Kukla – Anıl Şahal
Sevgili Anıl Şahal ile uzaktan daha önce konuşma fırsatımız oldu. Onun da öyküsünü burada görmek güzel bir sürprizdi. Baştan sona aslında başarılı bir öykü olmasına rağmen bence onu aşağıya çeken en büyük şey tempo olmuş. Bunun da kelime sınırından kaynaklandığını düşünüyorum. Başlangıç güzeldi ama her şey bir anda gelişti ve sona erdi. Daha fazlasını görmek istediğimi fark ettim. Bundan bir novella bile çıkacağını düşünüyorum. Yine de Anıl Şahal’ın kalemiyle tanışmak güzeldi.
İyi Geceler Öpücüğü – Meltem Dağcı
Özünde bir robot hikayesi diyebiliriz. Sonu gerçekten çok hoşuma gitti (benim için çok beklenmedik olmamasına rağmen). İçine çok rahat bir şekilde girebildiğim bir öykü oldu. Diğerlerine göre biraz kısa olmasına rağmen bence uzunluğu tam yerinde olmuş.
Kızıl Göğün Düşüşü – Kaya Berk İpek
Instagram hesabımdan yıllardır takip ettiğim sevgili arkadaşım Kaya’nın öyküsünü de burada görmek benim için büyük bir sürpriz oldu. Devamının da gelmesini bekliyorum çünkü kitapta en sevdiğim öykülerden oldu. Karmaşık duygular yaşatırken beni içine çekti ve sonuyla kalbimi kazandı. Distopya olmasına rağmen insanlığın geleceği hakkında umut vermesi güzeldi.
Foton Kumbarası – Rıdvan Karlıdağ
Foton gibi ilginç (fakat bilimkurguda yaygın) bir konuyu güzel ve olabildiğince sade bir şekilde anlatmış yazar ve bunu başarılı buldum. Yine de diğerlerine göre daha “ağır” diyebileceğim bir bilimkurgu öyküsü olmuş. Baştan sona hoştu bence.
Buluttan Uzağa – Batuhan Pozut
Baştan sona içimi karartıp ciğerimi söken bir öykü oldu. Bu yüzden de çok beğendiğimi söyleyebilirim. Temposu da bence tam yerindeydi. Çok da uzak olmayan bir gelecekte karşılaşabileceğimiz şeylerden bahsetmiş Pozut.
Sahipsiz – Zeynep Altuntaş
Kitapta belki de bana en çok “bunu ben yazabilirdim” dedirten öykü buydu. Yazarın işlediği konu, dili ve tonu olsun her şeyiyle kendimi görür gibi oldum. Love Death and Robots dizisinin sevdiğim bölümlerinden olan “Good Hunting’i” hatırlattı bana. Sonu çok hoştu.
Makber – Uğur Aydın
Ortalarda sonunun nereye gideceğini anlamama rağmen keyfimin kaçmadığı bir öykü oldu. Kurgusu en başarılı olanlardandı diyebilirim. Çok yaratıcıydı ve okuması gerçekten keyifliydi.
Mavi Kelebek – Sibel Bozkurt
Toplumun dayattığı kurallara karşı koymaya çalışan bir kadının öyküsü diyebilirim. Beklenmedik bir kurgusu vardı bence. Okuması keyifliydi. Son sayfadaki olaylar biraz daha detaylandırılsa daha güzel olabilirdi.
No Woman No Cat – Didem Kazan Sol
Başlığı İngilizce diye gereksiz eleştirilen bir öykü. Ben de Türkçe olmasını tercih etmeme rağmen (Türk bilimkurgu yazarlarının olduğu bir Türk dergisi olması sebebiyle) okumamı hiçbir şekilde etkilemedi. Oldukça postmodern bir öykü olduğunu düşünüyorum özellikle de yazarın dil kullanımından dolayı. Güzel anlamda bir karmaşıklığı vardı ve bu enerjiyi okurken hissedebiliyorsunuz.
Kozmos 103: Uzay Sovyeti – Hüseyin Şimşek
Sovyet Rusya bence çok fazla işlenen (özellikle de bilimkurgu alanında) bir konu olduğu için benim diğerlerine göre daha az keyif aldığım bir öykü oldu. Bu tabii ki benim kişisel düşüncelerimden kaynaklanıyor çünkü öykü oldukça sürükleyiciydi. Sonu güzeldi özellikle.
Kurnaz Plan – Roman Kats (Metin Uçar çevirisi ile)
Bu sayıda öyküsü olmamasına rağmen çevirmen olarak katkıda bulunmuş Metin Uçar. Rusça bilmediğim için bir şey diyemeyeceğim ama güzel bir öyküydü. Diğerlerine göre çok kısa olduğu için tam çerezlik olmuş. Yazarla yeni tanıştım.
Not: Roket Bilimkurgu Öykü Dergisinin 3. sayısını şuradan edinebilirsiniz.