1-) Merhaba, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. İlk öykü kitabınız İçimdeki Robot‘tan son öykü kitabınız Bir Gün Mutlaka Delireceğim‘e kadar olan yazma serüveninizden bahseder misiniz, bu süreçte yapmak istedikleriniz gerçekleşti mi?
Röportaj teklifiniz için asıl ben teşekkür ederim. Yazma serüvenim üniversite sıralarında başladı. Üniversitede öğrenciyken düzenli olarak öykü yazmaya koyuldum. O günden bu yana yazmaya devam ediyorum. İlk öykü kitabım İçimdeki Robot 2019’da, ikinci kitabım Bir Gün Mutlaka Delireceğim 2020’de yayımlandı.
Yapmak istediklerime ise hem eriştim hem de erişemedim diyebilirim. Yazma serüvenine başlarken hayalim kitabımın çıkmasıydı. Bu hayalim gerçekleşti. Kitaplarımla çok daha fazla okura ulaşmak istiyordum. Bunu henüz gerçekleştiremedim. Umarım, bir gün bu isteğim de gerçek olur.
2-)Daha önce ilk kitabınızla öykü gibi sınırlı bir alanda yaratmış olduğunuz bilim kurgu türüne şahitlik etmiştik. Fakat bu kitapta değişikliğe gidildiğini, 16 öyküde de toplumsal yerginin ağırlıklı olarak işlendiğini görmekteyiz. (Sansür, gençliğin durumu, emekçi halk)
Peki toplumcu öykülerinizin okurlarınızdaki karşılığı ne oldu? Bu konuda herhangi bir beklentiniz var mıydı?
Evet, İçimdeki Robot tamamen bilimkurgu öykülerinden oluşuyor. Bir Gün Mutlaka Delireceğim’de ise kara mizah, toplumcu öykülerimi topladım. İkinci öykü kitabımı çıkarmamdaki amacım, sadece bilimkurgu öyküleri yazmadığımı göstermekti.
Kitabımı okuyanlar genel olarak olumlu dönüşler yaptı. Bu beni her zamanki gibi çok mutlu etti. Tek beklentim elimden geldiğince çok okura ulaşıp insanların kütüphanelerinde yer alabilmek.
3-)Toplumcu demişken; bu kitabınızda, düzenin getirdiği dertler altında ezilmiş karakterlere rastladığımızı söylemiştik. Bu karakterlerin hayata verdikleri eleştirileri ise alışıldığın dışında mizah gibi güçlü bir yolla sunmanızı çok değerli bulduk.
Bundan hareketle sizin kara mizahı nasıl değerlendirdiğini, öykü ile ilişkisini nasıl konumlandırdığını merak ediyoruz.
Edebiyatımızda çok güçlü bir kara mizah damarı var. Bu bakımdan çok şanslıyız. İlk aklıma gelen örnek, Marko Paşa dergisi. Aziz Nesin, Sabahattin Ali ve Rıfat Ilgaz’ın çıkardığı Marko Paşa, kara mizahın gücünü gösteren mükemmel bir örnek. İkincisiyse öykülerine hayran olduğum Aziz Nesin’in kendisi. Edebiyatımızda kara mizahın zirvesine Aziz Nesin ulaşmıştır. Bir yazar düşünün ki, dilimizde onunla ilgili bir deyiş bile var: “Tam Aziz Nesin’lik hikaye”
4-) “Öldükten 5 ay sonra hapis cezası verdiler.”
Bu öykü birden çok anlam taşıyor sanki. Başta Dursun olmak üzere sadece bir unvan üzerinden vuku bulmuş her karakteriyle, bugün yaşadığımız ülkeye dair de pek çok şey söylüyor. Adaletin Türkçe Karşılığı’nın nasıl doğduğuna dair konuşmak isterim.
Öğretmen olarak atanmak için KPSS’ye çalıştığım bir dönemde doğdu Adaletin Türkçe Karşılığı. Bu süreçte Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’nun mücadelesini ve kurucusu Şafak Bay’ı takip ediyordum. Şafak Bay’ı ne yazık ki kanserden kaybettik. Ataması yapılmadan hayatını kaybetti. Ölümünden beş ay sonra Şafak Bay’a hapis cezası verildiği haberini gazetede okur okumaz, öykü fikri aniden zihnimde çaktı ve öyküyü yazdım.
5-)Çok da yabancı olmadığımız hayatlardan seslendiğiniz bu kitabın isminin “Bir Gün Mutlaka Delireceğim” olmasının özel bir nedeni var mıdır?
Kapitalist düzen hem fiziksel hem de ruhsal olarak emekçileri, öğrencileri, işsizleri, kaymak tabaka dışında kalan bizleri yıpratıyor. Son zamanlarda popüler olan bir söz var: “Yaşadığımız depresyon değil, kapitalizm!”. Şili’de bir duvar yazısından alınmış bu söz. Bu da gösteriyor ki, yaşadığımız sorunlar küresel, tüm dünyada insanlar aşağı yukarı aynı şeyi yaşıyor.
Bu yüzden, ‘Bir Gün Mutlaka Delireceğim’ dedim. Çünkü kapitalizm, hepimizi delirtiyor. Bu düzende akıl sağlığımızı korumamız çok güç.
6-) Peki son olarak Bozkır Fanzin okurlarına neler söylemek istersiniz?
Akıl sağlığımızı kapitalizmde korumamız lazım. Bunun için okumamız, kendimizi geliştirmemiz ve boyun eğmememiz gerekiyor. Bir fanzin okuru olarak zaten sürünün dışındasınız demektir. Fanzinlerin kapitalizm karşıtlığı, sansür karşıtlığı onları diğer yayın şekillerinden ayırıyor. Bundan dolayı fanzinlere daha fazla önem vermelerini isterim.
Son olarak, eğer ilginizi çektiyse kitaplarıma da bir şans verip okumanızı rica ederim.
Kaynak: Bozkır Fanzin
Ruhşen Doğan Nar’ın yayımlanan kitaplarını incelemek için tıklayınız: Kitaplar