Hava soğuktu, gün kararıyordu. Dağlardan buz gibi bir rüzgâr esiyordu.
Üşüyorlardı, acıkmışlardı ve canları sıkılıyordu.
“Ne zaman gelecek şu minibüs?” diye sordu öğretmen. “İki saattir boşu boşuna bekliyoruz.” Yola baktı, yol bomboştu. Öğrenciler de baktı bir umutla. Ne gelen vardı ne de giden.
Parasız Yatılı’nın sıra sıra ağaçlarla dolu bahçesinde, köy minibüsünü bekliyorlardı. Üç öğrenci vardı, bir tek onların minibüsü gelmemişti.
Öğrencilerden biri “Ablamı aradım öğretmenim, minibüs yarım saat sonra gelecekmiş öğretmenim,” dedi. Bunun üzerine öğrencilerden biri ofladı diğeri pufladı. Öğretmen ise küfretti, ama içinden.
Zaman da geçmek bilmiyordu. Bekle bekle ağaca dönmüşlerdi.
Öğretmenin asık suratı bir anda parıldadı. Kucağındaki küçük siyah çantayı açtı, içinden bir kitap çıkardı. Öğrenciler merakla öğretmenlerinin elindeki kitaba baktı.
“Orhan Kemal,” dedi öğretmen. “Hadi, Orhan Kemal okuyalım, minibüsünüz gelene kadar.” Öğrenciler pek istekli değildi; ama öğretmen ısrarcıydı. Kitabı açtı, saman kâğıdı sayfaları karıştırdı ve bir öykü seçti. “İşte, bu öyküden başlayalım,” dedi. “Kim okumak ister?”
Kimse gönüllü olmayınca kendisi yüksek sesle okumaya başladı.
Başta, öğrenciler isteksizdiler; fakat öykü ilerledikçe öğretmenlerine kulak kesildiler.
İşte o an, onlar için ne soğuk kaldı ne açlık ne de can sıkıntısı. Çukurova’da buldular kendilerini. Hava sıcak mı sıcaktı. Akdeniz’in nemini tenlerinde hissediyorlardı. Çukurova güneşi gözlerini alıyordu. Orhan Kemal anlatıyordu gür sesiyle, Arzuhalci İsmail’in başına gelenleri. Orhan Kemal karşılarındaydı işte. Neşeli gözleriyle onları süzüyor, Çukurovalıların türküsünü söylüyordu.
Öğretmen yoruldu. Öğrencilerden birine verdi kitabı. Öğrenci okumaya başladı.
Orhan Kemal tekrar onlarlaydı. Bereketli Çukurova’daydılar. Terliyorlardı şıpır şıpır. Kebap kokuları geliyordu uzaklardan. Öyküyü okuyan öğrencinin sesi çatallaşınca diğeri aldı kitabı. O yorulunca diğeri… Öykünün sonlarına doğru, öğretmen bir minibüs gördü yolda. Eski püskü bir köy minibüsü, arkasından toz bulutu bırakarak geliyordu. “Bir minibüs geliyor, sizinki mi yoksa çocuklar?”
Öğrenciler hemen minibüse baktılar. Elinde kitap olan öğrenci “Evet, öğretmenim. Bizim minibüs, oh be en sonunda,” dedi. Kitabı demir sıranın üstüne bıraktı. Öğrenciler sevinç içinde minibüsün gelişini izledi.
İşte o an, tekrar soğuğu, açlığı hissettiler. Can sıkıntıları kalmamıştı; çünkü köye gidiyorlardı.
Öğrenciler minibüslerine binip köylerine giderlerken öğretmen, kitabı çantasına koydu ve lojmana yürüdü.
Eve varır varmaz yapacağı ilk iş, yarım kalan öyküyü bitirmek olacaktı.
Sitedeki diğer öyküleri okumak için tıklayınız: Öyküler