Üstünden kalktım, bir ölü gibi kendimi yanına bıraktım. Ter içinde kalmıştım ve kollarım fena halde uyuşmuştu. Ellerimi ensemde birleştirdim, dirseklerim havada tavanı izlemeye başladım. O vakit kaybetmeden sigara yakmıştı, pofur pofur içiyordu. Hâlbuki onu defalarca yatakta sigara içmemesi konusunda uyarmıştım; ama anlamıyordu. Sigarayı da bir türlü bırakamıyordu. Beni de.
Yüzüm duvara dönüktü. Ondan nefret ediyordum. Götünü tekmeleyip onu yatağımdan dışarı atmak istiyordum. Ona “Anlaman için sana kaç defa daha yatağımda sigara içme demek zorundayım geri zekâlı,” diye bağırmak istiyordum. Onu o halde çırılçıplak, selülitleri ve fazla kilolarıyla kapımın önüne atmak istiyordum. Yatak odamdan, evimden ve mümkünse hayatımdan çıkıp gitmesini istiyordum. Taa ki onu, daha doğrusu bedenini bir daha arzulayana kadar. Cep telefonunu açık tutsun yeter, müsait olduğum zamanı ona bildirirdim.
Ben bunları düşünürken, yatak sohbetlerinin olmazsa olmazı olan soru sonunda sigara tiryakisi yatak arkadaşım tarafından dile getirildi: “Ne düşünüyorsun?”. Düşündüm. Götünü tekmelemeyi düşünüyorum, iyi bir yanıt olmazdı. Evimden siktirip gitmen gerektiğini düşünüyorum, ağır olurdu. Ne desem ne desem, diye kafa yorarken beklediği cevaplar aklımdan geçti. Seni düşüyorum canım, desem tüm bu sıkıntılı bekleyiş sona erecekti. Sorun kolayca çözülecekti. Ama onun yerine şöyle söyledim:
“Teknolojinin ne kadar hızlı geliştiğini düşünüyorum canım.”
Somurttu, kaşlarının arasındaki kırışıklıklar ortaya çıktı: “Teknolojinin gelişmesi mi? Ne alaka?” Şaşıracağını biliyordum. Küfür edip yataktan çıkıp gider, oturma salonunda sigarasını içer diye ümit ediyordum. Ancak planlarım suya düştü. Benim ne düşündüğümü gerçekten merak ediyor olmalıydı. Sanırım bana değer veriyordu.
“Konuşsana be, teknolojinin gelişmesini neden düşünüyorsun; yoksa benle dalga mı geçiyorsun?”
“Cidden teknolojinin ne kadar hızlı geliştiğini düşünüyordum. Geçen otobüste teyzenin birinin elinde zikirmatik gördüm. Şöyle küçücük, yeşil, şirin bir şey. Hem de elektronik, inanabiliyor musun? Yani hiç ses çıkarmıyor.”
“Eee, ne yapayım?”
“Eski zikirmatikler gibi mekanik değil yani, hiç ses çıkarmıyorlar. Bir iki yıl önce otobüsteyim, yine kitap okuyorum. Birden tıkır tıkır sesler gelmeye başladı. Kitabı bıraktım, sese kulak verdim. Sesler kesildi. Kitaba yeniden başlıycam, yine tıkır tıkır. Bu olay birkaç kez daha tekrar etti. Okumayı bıraktım, kulak kesildim. Ses otobüsün içinden geliyordu; ama bir türlü sesin nereden geldiğini çıkaramıyordum. Anca otobüsten inerken sesin nereden geldiğini anlayabildim. Teyzenin biri elinde zikirmatik tıkır tıkır düğmeye basıyordu.”
“Sonuç olarak?”
“Birkaç kez daha otobüste aynı teyzeye denk geldim. Yine tıkır tıkır. Kitap okuyamadım tabii. Uyarsam olmaz, ayıp olur. Sinir oldum. Otobüste kitap okuma keyfimden mahrum bırakılmaktan nefret ederim. Teknoloji o kadar gelişmişken, herkesin elinde dokunmatik ekranlı cep telefonları varken neden zikirmatik elektronik olmasın, diye düşündüm. Zikirmatikler de teknolojiye ayak uydurmalıydı. Kimseyi rahatsız etmeyen zikirmatikler üretilmeliydi. Yaşadığım olayı ve bu fikrimi dini bütün bir arkadaşıma anlattım. Zikredenin zikrettiğini unutmaması için zikirmatik ses çıkarır, dedi. Tatmin olmadım, neden unutsun dedim. Olmadı, ses yerine küçük titreşimler veren zikirmatik yapılsın, dedim. Güldü.”
“Onun yerinde olsaydım ben de gülerdim.”
“Güldü güldü; ama bak ne oldu: Geçen aynı teyzeyi elinde elektronik zikirmatikle gördüm. Teyzenin arkasına oturdum, rahat rahat kitabımı okudum. Artık mekanik, tıkır tıkır zikirmatiklerin sonu geldi. Elektronik zikirmatik varken mekaniğini kim alır. İnsanları rahatsız etmek istemeyen her mümin elektronik zikirmatik kullanacaktır. Ya demek ki neymiş: Aklın yolu birmiş. Teknolojinin önüne geçilemezmiş.”
“Aklından bunlar mı geçiyordu benimle birlikte olurken?”
“Hayır, senle birlikte olduktan sonra aklımdan geçenler bunlar.”
“Allah belanı versin. Ben gidiyorum, sen delirmişsin” dedi. Elbiselerini giyip gitti. Giderken arkasından, “Şerefsizim benim aklıma gelmişti,” diye bağırdım. Mutluydum. Onsuz daha mutluydum.
Sitedeki diğer öyküleri okumak için tıklayınız: Öyküler