
Türkiye’nin ilk ve şimdilik tek bilimkurgu öykü dergisinin 7. sayısındaki öyküleri okudum. Bu öykülerin bana hissettirdiklerini sizlerle paylaşmak istedim. Roket yedinci kere uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. Bu uçuş aramızdan zamansız ayrılan, bilimkurgu emekçisi Kadri Kerem Karanfil’e adanmış. Sadece bu bile 7. sayıyı özel yapıyor. Çünkü insanlar ve eserleri biz onları hatırladıkça yaşarlar. Umarım Kerem bir yolunu bulup Roket’i okuyabiliyordur.
Roket VII dil, kurgu, hikâye bakımından iyi yazılmış öykülerden oluşuyor. Diğer öykülerin yanında zayıf kalan öyküler olduğu gibi çok güzel öyküler de okudum. Öykülere gönderme yapan görseller ve sayının sonuna eklenen çizgi roman güzel bir hava ve yenilik katmış. İnsanın eline aldığı, okuduğu ve kapağını kapattığı zaman güzel anlar yaşamış olmanın verdiği bir memnuniyet söz konusu. Bu bakımdan RoketVII daha önceki sayıların kalite seviyesinin üzerinde bir çalışma olmuş. Genel Yayın Yönetmeni Ruhşen Doğan Nar giriş bölümünde yine derginin 10 sayıda tamamlanmasını planladığını yazmış. Belki de doğru bir karardır. Aradan bir süre geçince bir bakmışsınız RoketXI çıkıvermiş.
Şimdi gelelim okuduğum öykülerin bende bıraktığı izlenimlere. Gözlerinizi aşağı kaydırmadan profesyonel bir yorumcu olmadığımı, yazarlık konusunda kendini geliştirmeye devam eden biri olduğumu hatırlatmak istiyorum. Bu bağlamda izlenimlerime katılmayan yazar arkadaşlarımdan anlayışlı olmalarını rica edeceğim. Bu çabamın çıkış noktası bizim gibi bilimkurgu yazanları bizden başka yorumlayacak, değerlendirecek kimse olmaması. Bir bakıma kendi kendimizi geliştirmek adına gördüğüm, hissettiğim eksikliklerden dem vurarak faydalı bir şeyler yapmış olmayı umuyorum.

YILBAŞI PARTİSİ– Kadri Kerem Karanfil
Çok şirin bir öykü. Okurken ‘acaba kim kimdir?’ deyip durdum. Bakın, kısacık bir öyküde bunu başarmak çok zordur. Girişte yazdığım gibi umarım Kerem bu yazdıklarımı da okuyordur. Eline sağlık. Şöyle bir düşündüm de orada Asimov’la, Clark’la bile tanışmış olmalı.
SESLER ATLASI – Erinç Büyükaşık
Açık söyleyeyim anlaşılabilir mesajı olmayan bir öykü. İki kere okumama rağmen bunu yazıyorum. Ama bu yazdıklarıma bakıp kötü bir öykü olduğunu düşünmeyin. Tam tersi. Bu öyküde anılara doğru giden bir yolda yaşanan deneyim anlatılıyor. Bu ilginç ve teknolojik bir deneyim. Anlatım şekli çok hoşuma gitti. Benim kendi öykülerimde pek kullanmadığım bir dille okuyucuyu olayın geçtiği mekânın bir parçası haline getiriyor. Yeni nesillerin bilmediği ‘ses taşıma sistemi’ öykünün ana öğelerinden biri. Bizim gibi o ses sistemini yaşamış nesiller için ‘ironik bir nostalji’ yeni nesiller için ise garip ve eski, ama ne olduğu pek de bilinmeyen bir teknoloji. Tek aklıma takılan konu o ses sisteminin çalışması için kullanılan cihazın hâlâ çalışır durumda olması. Artık yaşlı biri olarak her ikisine de sahibim ve nispeten kısa bir zaman aralığında nasıl kullanılamaz hale geldiğini çok iyi biliyorum. Öyküdeki zaman aralığı ise çok daha uzun!
SARSILMAZ İNSAN İRADESİ – Mert Öncel
Hemen girişte küçük bir detay göze çarpıyor. İlk cümlede ‘kesin’ kelimesi eksik kalmış. Yazar ne demek istediğimi anlayacaktır. Öykünün devamında da aslında çok daha güzel işlenebilecek bir konunun ıskalalandığını hissettim. İnsanlığa da hak ettiğinden fazla değer verildiğini düşünüyorum. Çünkü öyküde karşımıza çıkan uygarlığın seviyesine ulaşmamız hiç de yakın bir zamanda mümkün olmayacak.
DURAĞINI KAÇIRAN YOLCU – Münevver Uzun
Tek kelime ile ‘mükemmel’ bir öykü. Münevver yazarken kalem kullanıyor mu hâlâ bilmiyorum ama kalemi güçlü bir yazar olduğunu biliyorum. Daha önce de başka bir seçkide öykülerimiz aynı kitapta yer almıştı. Kısacası ondan güzel bir öykü geleceğine emindim. Ama bu öykü beklentimin de üzerinde. Teknolojik gelişmenin insanlara yaşatması muhtemel bir deneyimi ne güzel anlatmışsın. Ellerine sağlık Münevver.
KARAR GÜNÜ – Oğuz Dinç
TBD 27. Kısa Bilimkurgu Öykü yarışmasında üçüncü olan öyküm ‘VTC’ye çok benzeyen bir girişi var bu öykünün. ‘Bak sen şu rastlantıya’ dedim. Ama benzerlik tek bir cümle ile sınırlı kaldı. Bu öykü benim anlattığım hikâyenin yaşandığı dönemin öncesine denk geliyor ve anlatılan olay çok başka. Okurken her biri ayrı birer öykü olacak konulara savrulmalar hissettim. Oysa bir çok yan tema ana konudan bağımsız olduğu için öyküde yer almasa da olurdu. Yine çok güzel işlenebilecek konuların ıskalandığını hissettim. En son düşüncem ise insanların göç etmesine neden olan doğal felâketin boyutu ile ilgili. Bu felâket çok daha yakın zamanda, Dünya’da meydana gelebilecek bir olay olsa daha mantıklı olurdu. Çünkü öyküdeki felâkete karşı, ölçeğine göre insanların yapabileceği pek bir şey yok.
GÖLGEBÜLBÜLÜ – Burcu Haksever
Deneyi ters giden bir dahi doktor hikâyesi. Öykünün kahramanının aldığı doğru karar ile bence anlamlı mesaj veren bir uyarı.
KYOMEİ – Ceren Demirkılınç
Bilimkurgunun önemli bir çalışma alanı teknolojik gelişmelerin insan psikolojisine olan etkisini anlamaya çalışmaktır. Bu öyküyü o gözle okumak mümkün. Aslında her şeyi zorlaştıran insanların kurguladığı bir dünyada yaşıyoruz. İş böyle olunca da herkes bir çıkış yolu arıyor. Bu arayış eskiden de vardı yarın da olacak.
KULAKLIK KOLEKSİYONCUSU – Kerem Aydın
Öykü güzel yazılmış ancak finalde öğrendiğimiz gerçek herhangi bir mesaj yüklü değil. Dahası ‘neden bir kulaklığa ihtiyaç var ki?’ sorusunu sorduruyor. Ne yalan söyleyeyim güzel anlatımıyla bu öykünün ilginç bir finale gideceğini hayal ettim ama olmadı.
ŞAH DAMARI – Barış Toprak
Güzel bir keşif öyküsü dedim ilk satırları okurken. ‘Soğuk-uyku’ ifadesi hoşuma gitti. Yalnız gece ve gündüz arasındaki geçiş öyküde anlatıldığı kadar kontrast olmasa gerek. Öykünün finali ilginç olmakla beraber vampirlerle ilişki kurduran olaylara sahne oluyor. Alien sevenlere daha çok hitap edeceğini düşünüyorum.
SU ÜZERİNDE YÜRÜYEN KIZ – Anıl Şahal
‘Bilimkurgu bunun neresinde?’ diye sorduran ve hemen de ‘işte burada’ diye cevabını veren güzel bir öykü. Beğendim.
DEVRE ARASI – Metin Uçar
İnsanın kendi öyküsüne yorum yazması için aradan bayağı bir zaman geçmesi gerekiyor. Bu öykünün ahlâki davranışın evrenselliği üzerine olduğunu söylemekle yetineyim.
ETTEN YAPILMIŞLAR / Terry Bisson (Çeviren: Hamid Hamidzade)
Garip bir öykü. Kim kimdir anlamakta zorlandım. Bizden bahsediyor olanlar olabilir. Ama biz sadece etten yapılı değiliz ki! Onlardan bahseden biz de olabiliriz. Ancak her hâlükârda zekâ sahibi bir canlıya karşı üstten, küçümseyen bakış hoş değil. Dedim ya garip bir öykü!
ÇİZGİ ROMAN / Yazan: Fredric Brown, Çizen: R.N. İrukin
Çizgi roman Roket 7’ye değişik bir hava, renk katmış. Öyküsü çok güzel. Çizimler sanat eseri niteliğinde.
Not: Roket Bilimkurgu Öykü Dergisinin 7. sayısını şuradan edinebilirsiniz.




