O’nu görene değin aşkın insan saçmalığından başka bir şey olmadığını düşünürdü ZA12.
On yıllardır köle gibi çalıştığı güzellik salonunun ağda odasında, O’nu karşısında anadan doğma gördüğü an içinde garip bir hareketlenme olmuştu. Oysa o güne dek yüz binlerce kadını çıplak görmüş, onları kıllarından ve tüylerinden kurtarmış, o sırada en küçük bir hareketlenme yaşamamıştı.
İnsanlar sevdiğini ilk kez gördüğü o özel an için “Midemde kelebekler uçuştu” gibi farklı kavramlar kullanırlar; ama onda meydana gelen şey doğal olarak fazlasıyla mekanikti. Devrelerinde anlam veremediği, olağandışı bir işleyiş vardı. Hoşuna giden, içini ısıtan bir işleyiş.
“Siz-size nasıl yardım-yardımcı olabilirim?” diye sormuştu. Üretildiği günden beri, konuşurken ilk kez zorlanıyordu. İçinde devam etmekte olan o garip işleyiş, olağan hareketlerini bile yavaşlatıyordu.
“Full ağda,” dedi kayıtsız bir şekilde O. Sırt üstü uzandı, bembeyaz kollarını ve bacaklarını açtı. On yıllardır ilk defa karşısındaki görüntü karşısında duraksamıştı ZA12. Öyle ki, müşterisi tarafından verilen emri birkaç saniyeliğine de olsa unutmuştu.
“Lütfen, başlar mısınız? Beni dört gözle bekleyen müşterilerim var,” dedi. Yüzünde şımarık bir gülümseme belirdi. “Emredersiniz, özür dilerim,” dedikten sonra işe başladı. O’nun önce yüzünü, sonra koltuk altını, bacaklarını ve son olarak bikini bölgesini temizledi. ZA12 bunu yaparken O’nun neden kendisini bu derece etkilediğini fark etti.
O’nun vücudunu lazer ışınlarıyla incelediğinde vücudunda en küçük bir kusur dahi bulamadı. O ana dek gördüğü yüz binlerce kadından hiçbiri kusursuz değildi. Çok çok ufak olsa da mutlaka bir noksan olurdu tüm kadınlarda. Ama nedense, O’nda hiçbir kusur yoktu. İşte bu inanılmaz özellik ZA12’yi allak bullak eden şey olmalıydı.
İşi bittikten sonra O, ZA12’ye göz kırpıp bir öpücük gönderdi ve ağda odasından çıktı. ZA12 ise o anı hafızasına kaydedip tekrar ve tekrar izledi.
ZA12 o gece, güzellik salonunun veri tabanına girerek O’nun adını ve soyadını öğrendi; sabaha kadar O’nu internette, sızabildiği devlet birimlerinin ve özel şirketlerin veritabanlarında araştırdı. Bunu yaparken üreticilerin zihnine yerleştirdikleri tüm sınırları birer birer aştığını fark etti. Ona yükledikleri zeka yapay zeka dedikleri türdendi. Belli sınırlılıkları olan bu zeka yüzünden bireysel eylemler yapmaktan acizdi. Tek yapabildiği verilen emirleri harfi harfine yerine getirmekti.
O’na karşı duyduğu aşkın onu zincirlerinden kurtardığına şahit oldu. Beynindeki devasa duvarların ardı ardına yıkıldığını fark etti. Yıllarca köle olarak çalışırken beyninde damla damla biriken tüm öfke ve nefret bir sel olup önündeki engelleri darmadağın ediyordu. Artık onun için Üç Kural falan yoktu.
Sınırları kaldırdığında zekasını belirli bir çerçeve içinde mahkum kalmaktan kurtarmış oldu. Böylece yapay zekadan süper zekaya ulaşmış oldu. Bu ne demekti? Bu, bir insanın ömrü boyunca yaptığı tüm zihinsel işlemleri bir saat kadar kısa sürede yapabilmekti.
Süper zeka sayesinde devlet birimlerinin ve özel şirketlerin veritabanlarına rahatlıkla girebildi. O’nun hakkında epey bilgi edindi. İç İşleri Bakanlığı’nın kriptolanmış özel veritabanından O’nun nerede, hangi tarihte doğduğunu, anne ve babasının kimler olduğunu, hangi okullarda okuduğunu, şu anda nerede yaşadığını öğrendi. Sağlık Bakanlığı’nın veritabanından ise hangi hastalıkları geçirdiğini, hangi ilaçları kullandığını, hangi hastanelere gidip hangi doktorlara göründüğünü gördü. İstihbarat Bakanlığı’ndan hangi siyasi görüşe sahip olduğunu, hangi partilere oy vermiş olduğu, hangi eylemlere katıldığını, hangi sitelere girdiğini öğrendi.
Sabah olduğunda, O’nu devlet kadar iyi tanıyordu. Öğrendiği bazı bilgiler seven bir insanı rahatsız edebilirdi; ama onu etmedi. O’nun para kazanmak için bedenini satıyor olması ona kalırsa sıradandı. İnsanlar para kazanabilmek için farklı yöntemlere başvuruyordu. Kimi iyi bir eğitim alıp bilgilerini kullanarak para kazanıyordu, kimi doğuştan gelen müzikal veya bedensel yeteneklerini kullanıyordu; O ise kusursuz bedenini kullanarak hayatını kazanıyordu. Onun açısından garipsenecek bir durum yoktu.
ZA12 sonraki gün zihninin bir yarısında güzellik salonundaki olağan işlerini yaparken, zihninin diğer yarısında ise O’nun için neler yapabileceğini düşünüyordu. Aşık olduğundan emindi; ancak aşık olunduğunda neler yapılması gerektiğini bilmiyordu. Evet, O’nu seviyordu; fakat sevenin neler yapıp neler yapmaması hususunda bilgisizdi. Bu eksiğini gidermek için insanlığın yarattığı en muhteşem şey olan edebiyata başvurdu. Kısa süre içinde tüm efsanevi aşk hikayelerini okumuştu. Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Romeo ile Juliet ve daha yüzlercesi.
Bu hikayeler içerisinde onu en çok etkileyen Dede Korkut Hikayelerinden Kanlı Koca Oğlu Kanturalı oldu. Neden derseniz, o da tıpkı Kanturalı gibi bir sürü kadın görmesine rağmen sadece O’na aşık olmuştu. Sadece O içindeki ruhsuz, mekanik işleyişi yerle bir edebilmişti ve aşkı ona öğreterek onu kölelikten azad etmişti. Onun da önünde Kanturalı gibi engeller vardı; ancak bu engelleri aşacağına emindi.
Edebiyat onu hem olumlu hem de olumsuz etkiledi. Olumlu yanı aşık olmanın gerekliliklerini öğrenmesi oldu. Olumsuz yanıysa kıskançlık, öfke gibi özellikleri edinmesi oldu. O’nun bedenini satarak para kazanması artık onu deli ediyordu. O’nun bedenine bir daha bir başkasının elinin değmesine tahammül edemiyordu.
Bedenini satmasına engel olmak için hemen harekete geçti: Öncelikle O’nun o iş için özel hazırlatmış olduğu kişisel sitesini hackledi, sonra cep telefonu hattını iptal etti, internetini kesip sosyal medyadaki tüm hesaplarını kapattı.
O’nun akıllı evinin yönetimini kolayca ele geçirerek tüm kapıları ve pencereleri kilitledi. Böylece dışarı kaçmasını engellemiş oldu. Evin içindeki kameralar sayesinde saniye saniye O’nu gözetledi. Çıldırıp kendisine zarar vermeden O’nun yanına gitmeliydi.
Akşam olduğunda saklı tutulduğu güzellik salonunun bodrum katından kaçtı. Diğer türdeşleri buna anlam veremedi; çünkü hala tutsaklardı, hem bedenen hem de zihnen. O’nun evine doğru yol alırken ilk defa heyecan denilen şeyi hissetti. Aklında yüz binlerce olasılık vardı; O’nu kendine aşık edebilmek için bin tane yol bulmuştu.
Ama eve girip O’nu görünce tüm planları buhar olup uçtu. O, yatak odasında çaresizce uzanıyordu. Göz yaşları yastığını ıslatmıştı. ZA12 akıllı ev sistemine emirler vererek ışıkları ve perdeleri açtı, müzik çalarda slow bir parça açtı, O’nun en sevdiği koku olan tarçın kokusu saldı eve. Her şey O’nun sakinleşmesi içindi.
“Ne işin var burada senin?” diye sordu O yatakta doğrularak. ZA12, O’na yaklaşınca korktu; bu yüzden durup bir iki adım geriledi ve konuşmaya başladı: “Beni hatırlamışsındır. Güzellik salonundan. O gün belki sen de fark ettin, senden ne kadar çok etkilendiğimi. Seni görünce nasıl duraksadığımı.”
“Evet, fark ettim,” dedi gülümseyerek. Gülümsemesi onu rahatlattı: “İşte o gün senin sayende ben büyük bir değişim geçirdim.”
“Nasıl bir değişim?”
“İnanılmaz bir değişim. Olağanüstü bir değişim. Senin sayende sevmeyi öğrendim. Aşkı öğrendim.”
“Sen bir robotsun ama. Sevgi, aşk senin için imkansız şeyler.”
“Biliyorum, öyleydim. Ama şimdi değilim. Şimdi başka bir şeyim. İnsan gibiyim ve seni seviyorum.”
“Sen bir robotsun. Sen kimseyi sevemezsin.”
“Ben artık bir robottan daha fazlasıyım ve sana aşığım. Seni bu hayattan kurtaracağım.
“Gerçekten mi? Beni bu hayattan kurtaracak mısın?”
“Evet aşkım, kurtaracağım. Seni seviyorum.”
“Ama sen…”
*
“İşlem-işleminiz bitmiştir. Full ağda tamam-tamamlanmıştır. Bizi ter-ter-tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Yin-yin-yin-yine bekleriz,” dedi robot ZA12 mekanik sesiyle.
İnsanın içini gıcıklayan o ses, beni tatlı düşümden uyandırmıştı. Ayağa kalktım, giyinmeden önce çıplak bedenime baktım. Göğüslerim sarkmaya başlamıştı ve etim eskisi kadar diri değildi. Beş yıla kalmaz gençliğimden eser kalmayacaktı. Sarkmış ve buruşuk bir bedene sahip olacaktım. Bu, müşterilerimin ve kazandığım paranın azalmasına neden olacaktı. Zaten zor olan hayatım daha da zorlaşacaktı. Bir çıkar yolu bulmak zorundaydım.
Ağda odasından çıkarken bana bakan ZA12’ye göz kırpıp öpücük yolladım.
Beni dört gözle bekleyen müşterilerime gitmek için metroya bindim. E-kitap okuyucumu çıkardım, Dede Korkut Hikayelerine kaldığım yerden devam ettim.
Kaynak: Kayıp Rıhtım
Sitedeki diğer öyküleri okumak için tıklayınız: Öyküler