
Distopya bir tür uyarıdır. Ama sadece geleceğe değil, bugüne de dairdir. Yazar, “işler böyle giderse ne olur?” diye sorar. Cevabı ise çoğunlukla oldukça karanlıktır.
Distopyalar sırf hikâye anlatmaz. Bir sistem eleştirisi de yapar. Baskı, sansür, eşitsizlik… gibi birçok konuda eleştirilerini sunar. Hepsi bu dünyanın bir parçasıdır. Günümüzde yaşanan sorunlardır.
Devletin halk üzerindeki gözetim gücü büyür. Teknoloji bireyi ezmek için kullanılır. Devlete bağlı medya ise gerçeği çarpıtır. Halk ise susturulmuştur ve pasif bir konumdadır. Distopya, bu suskunluğa karşı çıkan bir türdür.
George Orwell‘in 1984’ü bunun en net ve en bilinen örneğidir. Gerçeklik, Büyük Birader’in elindedir. Düşünmek bile suçtur. Herkes yedi yirmi dört izlenir, herkes korkar. Bu bir gelecek değil, bugüne dair bir sistem eleştirisidir.
Aldous Huxley‘in Cesur Yeni Dünya’sındaysa işler daha gizli ve sinsidir. İnsanlar zorla değil, hazla yönetilir. Sorgulamazlar çünkü mutludurlar. Mutlulukları sistemin yapay ürünüdür. Sorgulayanlar ise yine sisteme tehdit sayılır.
Distopyaların bir başka örneği Margaret Atwood’un Damızlık Kızın Öyküsü’dür. Kadın bedeninin devlet eliyle nasıl kontrol edilebileceğini anlatır. Dine ve iktidara dayalı bir düzeni resmeder. Günümüzün politik atmosferine ayna tutar. Ciddi bir eleştiri yapar.
Distopyalar tarihsel olaylardan beslenir. Nazi Almanyası, Soğuk Savaş… Bu örnekler distopyaların politik damarını güçlendirir. Kurgu ile gerçek birbirine yaklaşır. Bazen iç içe geçer. Bugün ile yarın birbirine karışır.
Distopyalar bizi eğlendirmek için değil, uyandırmak için yazılır. Ve tabii düşündürmek için.
Bugünün tehlikelerini göstermeyi amaçlar. Yazar, gelecekte geçen bir masal anlatmaz. Tam aksine, bugünün çıplak gerçeğini gözler önüne serer.
Distopya okuyucuyu rahatsız eder, etmelidir de. Çünkü o distopik dünyanın temelleri, bizim dünyamızda atılmıştır. Otoriteye boyun eğen karakterler, bizden izler taşır. Bu rahatsızlık, aynı zamanda günümüze dair bir farkındalık yaratır.
Her distopya, bir “keşke”yle biter. “Keşke bu kadar sessiz kalmasaydık.” “Keşke o zaman fark etseydik.” İşte bu yüzden distopya, gelecekten günümüze uzanan politik bir çığlıktır.
Ve hâlâ distopyalar, gelecekte kurgudan gerçeğe dönüşebilir. Distopyaların politik mesajı tam olarak budur.
Sitedeki diğer ‘Kimdir Nedir?’ yazılarını okumak için tıklayınız: Kimdir Nedir?