Deliliğin Kıyısından Öyküler (Emre Bozkuş)

Bir Gün Mutlaka Delireceğim

Ruhşen Doğan Nar, temposu yüksek ve yaşamla doğrudan ilintili yaklaşımlara sahip bilimkurgu öyküleriyle hayranlık uyandıran bir çıkış yaptı. Sade ve yalın anlatımı arka plandaki teknoloji çılgınlığını anlatma konusundaki hünerini sergilemek adına bilinçli bir tercihti. Hiç şüphesiz bunun etkisi olarak olay ve durumlar okura daha net geçti, etkisi oldukça vurucu oldu. Bilindiği üzere daha sonra bu öyküleri İçimdeki Robot adlı öykü derlemesinde bir araya getirdi.

Arka kapak yazısını üstat Müfit Özdeş’in yazdığı bu seçkinin eksikleri ve gedikleri olsa bile başarısı kesindi. Zira yazarın yaşamın noksanlarına dair söylemi öylesine samimiydi ki, yakın geleceğe gönderdiği okur için bu zamanlar arası seyahât, Bahtin’in deyimiyle Karnavalesk bir etkinliğe dönüşüyor. Ayrıca Müfit Hoca’nın da değindiği gibi, “olabileceklerin sınırlarında gezinen bir düş gücü, gelişen teknolojinin hayatımıza getirebileceği karabasanları gören gözler için sergiliyor” ve bunu Hollywood dekorlarına sığınmadan başarıyor.

Ertesi yıl yayımlanan Bir Gün Mutlaka Delireceğim ise, Star Wars filmleri gibi ters kronoloji etkisi yapsa da, aslına bakılırsa önemli bir değişimi gösterdi. İçimdeki Robot’un teması teknolojinin deliliğe meyliyken, haddizatında toplumsal hezeyan hâlini alan değişimimize odaklanmıştı. Bir Gün Mutlaka Delireceğim’deyse bunun izleri daha derinden sunulmuş oldu. Yani sosyolojik bir iz sürümü karşımızdaki.

Kıymetli yazar ve tiyatrocu M. Sadık Aslankara, Ruhşen Doğan Nar’ın yazarlığını “Fareler ve Köpekler” öyküsü özelinde şu sözlerle özetliyor:

“Dinamizmi fitilleyen kısa eylem tümceleri, öykü kişileri arasında gerilimi ateşleyen konuşma örgüleri, bunları işleyen öyküleme diliyle okurun ilgisini ayakta tutmayı, giderek bunu yükseltmeyi enikonu başarıyor.”

Evet, sahiden nokta atışı bir tespit. Bütün bunların yanı sıra, arı anlatımı içerisine özenle yerleştirdiği mizahla ve yerli unsurları sırf dekor olsun diye kullanmamasıyla kıymetli bir yere sahip. “Yerli bilimkurgu yazılmaz!” diyenlerin suratına Müfit Hoca Son Tiryaki’yle ilk tokadı aşketmişti. Ruhşen Doğan Nar da İçimdeki Robot’la öteki yanağı hedef almaktan çekinmediğini gösteriyor. Bir Gün Mutlaka Delireceğim’le de klasik edebiyatın mizah anlayışını üstleniyor, bütün saçmalıklarımıza spot ışıkları tutarak bize yeni Aziz Nesin olabileceğini kanıtlıyor.

Velhasıl kelâm, imla ve yazımla ilgili hatalar ne yazık ki olumsuz noktalar olarak göze çarpıyor. Şapkalı hârf ve virgül kullanımındaki birtakım noksanlar en belirgin olanları. Ayrıca öykülerin birkaçında da ne yazık ki anlatıcı gereğinden fazla aceleci davranmış. Fakat bütün bunlara rağmen genel tablo gayet göz alıcı. Anlatım daha önce de değindiğim üzere hafif bir yaz tatlısı gibi, sindirimi kolay ve rahatsız etmiyor. Dolayısıyla burada anlatıcının rolünün önemini gösteren önemli bir detay var. Anlatıcılıkta maksat süslü sözler sarf etmek değil, bir derdi dile getirmektir. Ruhşen Doğan Nar da hem dertleri dile getiriyor hem de edebiyat şişkinliği yaşayanlara hafif bir öğün sunuyor. Üstelik değindiği önemli konuları da cerrah titizliğiyle muhatabına aktarmış oluyor.

Aziz Nesin’den Levent Kırca’ya memleketin bütün renklerini cesurca sergileyen Ruhşen Doğan Nar’ın öyküleri mutlaka okunmalı çünkü delilikle aramızda sandığımızdan daha az mesafe var!

Emre Bozkuş

Parşömen Fanzin


Ruhşen Doğan Nar’ın yayımlanan kitaplarını incelemek için tıklayınız: Kitaplar